Yurtsan Atakan...
O kadar üzgünüm ki...
Şu anda yalnızca şu bağlantıyı buraya koyabileceğim:
http://bilgicagininhukuku.blogspot.com/2012/08/yurtsan-atakanin-ardindan-sesler-ve.html
Kişisel blog: 2002'den bu yana kültürel koruma, Internet hukuku ve "hayata" dair saptamalar, paylaşımlar...
30 Ağu 2012
DEĞERLİ BİR DOSTU KAYBETMEK...
19 Ağu 2012
"PATLICAN"A DEVAM!
Aşağıdaki yazıda patlıcandan yola çıkıp nerelere gitmişim...
Hazır patlıcan demişken elime geçen başka bir patlıcan yazısını buraya koymak istedim... Bunun "Domates" ile ilgili bölümü, Evde Pembe Domates blogumuzda!
Kayınvalideye armağan edileceği için önceden elden geçirilen bir Refik Halid Karay kitabından!
Refik Halid Karay'ın bu yazısından ve genel olarak "lezzet"e yaklaşımından sözeden Ahmet Örs'ün şu lezzetli yazısına da buradan bağlantı vermeden geçilmez elbette!
Hazır patlıcan demişken elime geçen başka bir patlıcan yazısını buraya koymak istedim... Bunun "Domates" ile ilgili bölümü, Evde Pembe Domates blogumuzda!
Kayınvalideye armağan edileceği için önceden elden geçirilen bir Refik Halid Karay kitabından!
Refik Halid Karay'ın bu yazısından ve genel olarak "lezzet"e yaklaşımından sözeden Ahmet Örs'ün şu lezzetli yazısına da buradan bağlantı vermeden geçilmez elbette!
Etiketler:
Ahmet Örs,
erkek patlıcan,
Pembe Domates Ağı,
Refik Halid Karay,
Tansuğ,
yaz sebzeleri
4 Ağu 2012
PATLICANIN ERKEĞİNDEN, TABAĞIMIZDAKİ HAYVANATA...
Bu Cumartesi sabahı rastladığım bir yemek sitesinde patlıcanın da dişisi ve erkeği olduğunu, erkek patlıcanın daha az çekirdekli olduğuna dikkat çekildiğini görünce şaşırıp kaldım...
Her türlü ayrımcılığa karşıyız ya -değil miyiz yoksa? Biraz kanıma dokundu doğrusu.
Sen kalk, masum sebzelerde de cinsiyet ayrımcılığı yap...
Haydi kalkan balığında buna hep dikkat edilmesine alışkınız diyelim. Zaten eski bolluğu da olmadığı için sorun değil.
Ama alt tarafı patlıcan yahu... Çekirdeksizini alacağız diye bu saatten sonra patlıcanların dibine mi bakılacak şimdi?
Zaten sıra tüketime geldiğinde cinsiyet ayrımcılığı bir tarafa, ne doğaseverlik, ne hayvan dostluğu akla geliyor. Balıkların boyunu ölçüp duruyoruz ama onun da dibine indiğimizde daha lezzetlisini yiyebilmek için yetişkin hale gelmeleri ve nesillerini sürdürmelerine izin vermemiz gerçeği yatmıyor mu? Yatıyor...
Jonathan Safran Foer, -okuyabilecek miyim, henüz karar veremedim çünkü hele denizden çıkanlarından hiç vazgeçemeyebilirim- "Hayvan Yemek" kitabında işte bunları birer birer yüzümüze vuruyormuş...
"Neden kuzu eti yiyoruz da köpek eti yemiyoruz?
Köpeklerini seven Fransızlar, bazen atlarını yer.
Atlarını seven İspanyollar, bazen ineklerini yer.
İneklerini seven Hintliler, bazen köpeklerini yer.
Peki ya siz, hangi hayvanları seviyor, hangilerini yiyorsunuz?"
diyormuş Foer.
Yemek kültürü araştırmacısı, akademisyen, gezgin, yazar, radyocu, ürettiği herşey çok lezzetli arkadaşım Güzin Yalın da Açık Radyo'da yıllardır (her Cuma 14.00-14.30) büyük zevkle dinlenen "Mutfaktan, Tabaktan, Sokaktan" başlıklı sözel/müzikal programında dün tam bu konuya parmak basıyordu. (Yalın'ın kendi kurduğu "Ruhun Gıdası Kitaplar"ın yayınları arasında aynı başlıkla bir kitabı da var!)
"-Çekirge, böcek yiyenlere 'ııığğh' diyoruz ama biz de sakatat yiyoruz" diyerek son çıktığı Afrika gezisinden yemek örnekleri veren Yalın, bu programının kayıtlarını galiba "podcast" yapmıyor. Şimdi onu merak edenler olursa bari Cazkolik'te gezi yazıları, fotoğraflarıyla caz seçkilerini birleştirdiği "Mutfaktan ve Hayattan Caz Masalları" sayfasının adresini vereyim ve kaçayım! http://www.cazkolik.com/GuzinYalin
Mesele hangi hayvanı ne kıvamda yemek ya da yememek meselesi değil elbette...
Belki dişi patlıcanı da hiç yerinden kopartmamak mı?
Peki ya acaba bizim pembe domateslerin bu bağlamda durumu nedir?
Bilemiyorum...
Neyse işte, bu da böyle bir Cumartesi sabahı izi olsun...
Dibinde içeri doğru bir boşluk olanı erkek, olmayanı dişi! Kaynak: LearnHowtoCook.com Pek güzel bir site!... |
Her türlü ayrımcılığa karşıyız ya -değil miyiz yoksa? Biraz kanıma dokundu doğrusu.
Sen kalk, masum sebzelerde de cinsiyet ayrımcılığı yap...
Haydi kalkan balığında buna hep dikkat edilmesine alışkınız diyelim. Zaten eski bolluğu da olmadığı için sorun değil.
Ama alt tarafı patlıcan yahu... Çekirdeksizini alacağız diye bu saatten sonra patlıcanların dibine mi bakılacak şimdi?
Zaten sıra tüketime geldiğinde cinsiyet ayrımcılığı bir tarafa, ne doğaseverlik, ne hayvan dostluğu akla geliyor. Balıkların boyunu ölçüp duruyoruz ama onun da dibine indiğimizde daha lezzetlisini yiyebilmek için yetişkin hale gelmeleri ve nesillerini sürdürmelerine izin vermemiz gerçeği yatmıyor mu? Yatıyor...
Jonathan Safran Foer, -okuyabilecek miyim, henüz karar veremedim çünkü hele denizden çıkanlarından hiç vazgeçemeyebilirim- "Hayvan Yemek" kitabında işte bunları birer birer yüzümüze vuruyormuş...
"Neden kuzu eti yiyoruz da köpek eti yemiyoruz?
Köpeklerini seven Fransızlar, bazen atlarını yer.
Atlarını seven İspanyollar, bazen ineklerini yer.
İneklerini seven Hintliler, bazen köpeklerini yer.
Peki ya siz, hangi hayvanları seviyor, hangilerini yiyorsunuz?"
diyormuş Foer.
Yemek kültürü araştırmacısı, akademisyen, gezgin, yazar, radyocu, ürettiği herşey çok lezzetli arkadaşım Güzin Yalın da Açık Radyo'da yıllardır (her Cuma 14.00-14.30) büyük zevkle dinlenen "Mutfaktan, Tabaktan, Sokaktan" başlıklı sözel/müzikal programında dün tam bu konuya parmak basıyordu. (Yalın'ın kendi kurduğu "Ruhun Gıdası Kitaplar"ın yayınları arasında aynı başlıkla bir kitabı da var!)
"-Çekirge, böcek yiyenlere 'ııığğh' diyoruz ama biz de sakatat yiyoruz" diyerek son çıktığı Afrika gezisinden yemek örnekleri veren Yalın, bu programının kayıtlarını galiba "podcast" yapmıyor. Şimdi onu merak edenler olursa bari Cazkolik'te gezi yazıları, fotoğraflarıyla caz seçkilerini birleştirdiği "Mutfaktan ve Hayattan Caz Masalları" sayfasının adresini vereyim ve kaçayım! http://www.cazkolik.com/GuzinYalin
Mesele hangi hayvanı ne kıvamda yemek ya da yememek meselesi değil elbette...
Belki dişi patlıcanı da hiç yerinden kopartmamak mı?
Peki ya acaba bizim pembe domateslerin bu bağlamda durumu nedir?
Bilemiyorum...
Neyse işte, bu da böyle bir Cumartesi sabahı izi olsun...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)